Ön İnceleme
Avengers Infinity War, Marvel Sinematik Evreni’nin en epik, en dramatik ve en akıcı filmi. Hikaye anlatımı, karakterlere ayrılan süreler ve filmin vermesi gereken o ağırlık, çaresizlik hissi filmden sonra bile bir süre sizinle yaşamaya devam ediyor. Mekanlar, görsel efektler, kullanılan tema müzikleri ve renk kullanımı ile Avengers: Infinity War, son dönemin en kaliteli popüler kültür eserlerinden.
Anlatımın tempo kazandığı sahneler özenle kurgulanmış ve her aksiyon sahnesi hikayeye hizmet ediyor. Bu sahnelerde, karakterlerin özellikleri yaratıcı bir şekilde kullanılıyor.
Mizah ise bazı noktalar dışında çok sırıtmıyor. Karakterlere ayrılan ekran süresi ise çok yerinde. Bazı isimler hikayenin ön kısmında yer aldığı için onlara ayrılan sürenin biraz daha fazla olması normal.
Josh Brolin ve Zoe Saldana oyunculuklarını konuşturan iki isim. Thanos’un tasarımı ise neredeyse kusursuz bir iş. Mimikler, ses Gauntlet’i kullanış şekli, motivasyonu, draması ve bütün bunları neden yaptığı vurucu parçalar ile epik bir şekilde işleniyor.
Kısacası yapılmış en iyi Marvel Sinematik Evreni filmlerinden birisi olan Avengers: Infinity War’ı kaçırmayın, imkanınız varsa IMAX’te izleyin.
İnceleme
GERGİN GİRİŞ
Film, Asgard gemisinin S.O.S çağrısı eşliğinde dönen Marvel Studios introsu ile gergin bir şekilde başlıyor. Ardından yerde yatan Heimdall’ı ve Asgard halkının bazı üyelerini görüyoruz. Film gergin bir biçimde içine çekiyor bizi. Daha sonra Thanos, tek eliyle Thor’un yorgun bedenini kaldırarak karizmatik bir giriş yapıyor;
”Kaybetmek nedir bilirim. Umutsuzca haklı olduğunu bilerek başarısız olursun. Korkun, kaçın, kader her zaman gerçekleşir. Ve şu anda burada. Yoksa ben mi buradayım demeliydim?”
Daha sonra ”We have a Hulk” göndermesiyle Hulk’ın Thanos’a giriştiğini görüyoruz. Thanos ise kendine geldiğinde Hulk ile resmen eğlenmeye başlıyor ve ilk kez Hulk’ın bu kadar korktuğunu görüyoruz. Kendisinden 20 kat daha büyük varlıklar ile başa çıkmış, her yumruk yediğinde daha fazla sinirlenen Hulk, süt dökmüş kediye dönüyor Thanos karşısında. Bu durum zaten karizması göklerde olan Thanos’dan bir kez daha korkmamıza neden oluyor.
Heimdall, son kez gücünü kullanarak Kralına sadık bir şekilde bizlere veda ediyor. Hemen devamında filmin ilk terler içinde bırakan olayını yaşıyoruz. Loki, ucuz bir şekilde Thanos’u öldürmeye çalışırken canından oluyor.
Loki’nin ölüm şekli, çok ucuz yazılmış. Bu karakter gerizekalı değil, izleyiciye de bu ucuzluğu satmak çok büyük bir yanlış. Basit bir bıçak numarası ile Thanos’u öldürebileceğini sanmasına ihtimal vermek istemiyorum. Özellikle de arka planda kalmış ve Black Order’ın oradan ayrılmak üzere olduğu bir durumda, Thanos’a kendini hatırlatması normal değil.
Keşke gemiye yapılan saldırının tamamını, Thor’un tepkisini ve Valkyrie’yi görme şansımız olsaydı ancak zamanın doğru değerlendirilmesi adına yerinde bir hamle. Bunların bir sonraki filmde açıklanması gerekiyor.
NEW YORK
Hep merak etmişimdir Strange ve Wong ne yiyor ne içiyor, nasıl para kazanıyorlar diye. Meğersem açlarmış. İkili arasındaki bu diyalog devamlılık açısından güzeldi. Devamında, 3 sene aradan sonra dünyaya gelen Bruce Banner, insan formuna dönüşürken Thanos’un geldiğini haber veriyor. Film ilk bir saat hem diken üstünde tutup hem de sakinleştirmeyi iyi başarıyor.
Tony Stark yıllardır daha büyük bir tehlikenin geleceğinin farkında ve bu düşünce sürekli onunla birlikte yaşamaya devam ediyor. Thanos’un adını öğrendiği zaman diğerlerine göre daha normal karşılıyor bu durumu. İsmini öğrenmesi onu bir nebze olsun rahatlattı aslında. Bu rahatlık üzerinden iki egoist, Strange ve Tony Stark arasında geçen atışma klasik bir Walt Disney filmi izlediğimizi yine yüzümüze vuruyor.
Bu filmde bir Mark Ruffalo sıkıntımız var. Evet, genel olarak çizgi romanlarda da Bruce Banner çok sağlıklı davranan, konuşan bir kişi değildir ama Ruffalo abimizin mimikleri ve ses tonu fazla tuhaf, fazla kendisini oynuyormuş gibi geldi. Steve ve Tony’nin birbirlerine girdiğini öğrendiği zaman verdiği tepki daha inandırıcı olabilirdi. Bir de şu kelimeleri heceleme, lütfen.
Peter Parker’ın örümcek hislerine kavuştuğunu görüyoruz. Film boyunca aksiyona dahil ediliş şekli, performans ve keskin motivasyonları ile iyi kotarılmış bir Spider-Man var.
Black Order üyelerinin çok kolay harcandığını düşünsem de vermeleri gereken etkiyi iyi verdiler. Proxima Midnight, özellikle de Ebony Maw’in görsel efektleri ve bu karakterlerin ilişkisinin görsel anlatım ile yükselişi senaryoyu taşıyor.
STEVE ROGERS’IN DÖNÜŞÜ
Evrenin geleceği tehlikede olduğu sırada Vision ve Wanda’nın İskoçya’da emekli hayatı yaşadığını görüyoruz. İkili arasındaki duygusal etkileşimin bu filmde tavan yaptığını söylemek yanlış olmaz. Wanda’nın bir yan karakter olarak işlenişi, bu filmde verilen vurucu ve duygusal kararlar ile birlikte karakterin gelişimine hizmet ediyor. İleride oluşabilecek bir senaryo bu film ile birlikte raftan alınıp, masanın üzerine koyuluyor.
Bir tarafta her filmde güçlerini geliştiren ve onları daha efektif bir şekilde kullanan bir Wanda Maximoff, diğer tarafta ise her film biraz daha gazı kaçan Vision. Karakterin Hawkeye ile girdiği aksiyon dışında yer aldığı 3 filmde de sürekli vurgu yapılan ‘kudretinin’ iyi yansıtılmadığını düşünüyorum. Bütün filmi kaçarak geçiren bir Vision görmek istemezdim. Aynı şekilde, Bucky Barnes’ı yenemeyip Proxima Midnight’a bu kadar sağlam karşılık verebilen Black Widow da filmdeki güç dengesizliğinin en bariz örneklerinden. Güç seviyeleri kaleme alınan senaryonun gidişatına göre değişkenlik gösteriyor.
Heyt be! Proxima Midnight’in mızrağını tutup, karanlığın içinden çıktığı an en az Wanda ve Vision kadar rahatladım. Salon boş olsa ayağa bile kalkabilirdim. Uzun zamandır kahramanlık hissini O sahne ve Thanos’un yumruğunu tuttuğu sahne dışında filmin sonunda girdiği ruh hali ile de etkiledi Steve Rogers bizleri. Bugüne kadar umudunu bir kez bile kaybetmemiş, idealist Captain America ‘oh, Tanrım’ diyerek çöktü yere. Trajik durumu anlatan basit ama çok güçlü bir replik.
MIGHTY THOR
Son iki filmdir tam anlamıyla ‘Mighty Thor’ izliyoruz. Karakter Taika Waiti ile biraz ağırlık kaybetse de güç olarak gerçek ihtişamına kavuştu ve Russo kardeşler ile tazelendi. Loki, Heimdall ve Asgard halkının yarısını kaybetmesine rağmen hep ayakta durmaya çalışan bir tarafı vardı Thor’un. Stormbreaker’ın hikayesinin işlenişi biraz yüzeysel olsa da izleyiciye etkileyen sahnelerdi. Son sahnede ise Thanos’un kafasını ıskalayarak filmi onun ellerine bıraktı. 10 yıllık sinematik evrende ilk kez geleceği merak edilen bir Thor karakteri var ve bu, buruk bir tatmin olma şekli.
GAMORA
Zoe Saldana, Josh Brolin ile birlikte filmin yıldızı. O nasıl bir oyunculuk, o nasıl mimikler öyle? Öyle bir performans gösterdi ki, ölmemiş olmasını dilesem bile o oyunculuk hatrına ölü kalması daha kalıcı bir etki bırakır. Kendisine kocaman sevgilerimizi gönderiyoruz.
STAR-LORD
Fazla cıvık bir Star-Lord vardı bu filmde. Genel olarak solo filmlerde yaşanan olayların toplu filmlere çok fazla etki etmemesine alıştık ancak daha geçtiğimiz filmde bu adam annesinin babası tarafından öldürüldüğünü öğrenmedi mi? hadi onu unutalım, peki ya Yondu? En azından bunları gerisinde bırakmaya çalışan bir Peter Quill görseydik, devamlılık ve filmin tonu açısından çok daha uygun bir anlatım olurdu.
Gelelim filmin en konuşulan anlarından birine. Evet, Star-Lord dengesiz bir arkadaşımız, bir film önce babasına gözünü kırpmadan girişmiş bir adam ama evrenin yarısı yok olma tehlikesi altındayken kalkıp Thanos’a girişmesinin çok fazla açıklanacak bir tarafı yok fakat Dr. Strange’in o duruma karışmadığını göz önüne alırsak biraz olsun sineye çekilebilir bir durum. Asıl kafa kurcalayan nokta, filmin başında Wong’un portal ile kol kesmesine rağmen Dr. Strange’in bunu Thanos üzerinde hiç kullanmaması nasıl açıklanacak, merak ediyorum.
THANOS
Josh Brolin‘in inanılmaz oyunculuğu Thanos’un sadece isminden dolayı filmin yıldızı olmadığını kanıtlıyor. Tek bir soru işaretim var, orijini biraz daha detaylı anlatılabilirdi. Onun dışında taşları kullanış şekli, bakışı, mimikleri, amacı evreni kurtarmak olan kan dondurucu motivasyonu, tasarımı, CGI efektleri ve karizması ile Thanos kesinlikle Marvel Sinematik Evreni’nin en etkileyici ana kötüsü oldu. Sabahlara kadar övülebilir. Makyaj ekibine de artık bir ikramiye falan verilmesi lazım. Bundan daha iyi bir işçilik zor gelir.
TITAN
Buradaki aksiyon açık ara filmin en iyi anlarına sahne oluyor. Ekibin yıllardır beraber çalışıyormuş gibi hareket etmesi, Spider-Man’in Dr. Strange’in açtığı portallar içinden geçerek Thanos’u sersemletmesi, Iron Man’in geldiği sok nokta, Star-Lord’un kendine has aksiyon hali, malum olay ve Thanos’un uydu fırlatmasıyla film aksiyon dozunu doruklara çıkarıyor. Özellikle Strange ve Thanos arasındaki aksiyon yaratıcılığın sınırlarını zorluyor.
Tony Stark. Evrenin en tehlikeli kişisi tarafından adı bilinen insan. Bu bile çok ürkütücü. Aklının bir kenarında yıllardır yaşayan laneti ile sonunda karşı karşıya geliyor. Elinden gelenin fazlasını yapmasına rağmen kaybediyor Iron Man. Onunla birlikte evren de kaybediyor. Ardından 14 milyon küsür ihtimali görmüş olan Dr. Strange, tek ihtimalin bu olduğunu düşünerek Zaman Taşı’nı Thanos’a veriyor.
WAKANDA SAVAŞI VE FİNAL
Burada ise işler Titan’ın aksine daha az tempolu, yavan geçiyor. Thor’un gelişine kadar. Film boyunca Thanos’un öldürmek uğruna yapmadık delilik bırakmayan Thor, Wakanda’ya tüm heybetiyle giriş yapıyor. Bu sahnelerden bazılarının ek çekimler ile değiştirildiği çok bariz. Özellikle Hulk’ın da yer aldığı ekibin koştuğu sahnenin filmden neden kesildiğini merak ediyorum çünkü bu sadece bir sahne değil, bu Hulk’ın tamamen filmden çıkarılması demek. Film sahne kesintilerinde bir Justice League değil ancak fragmanda gördüğümüz bazı sahnelerin yer almamış olması hayal kırıklığı yaratıyor.
Beklenen an geliyor, Thanos tüm heybeti ile son taşı almak için Wakanda’ya iniş yapıyor. İlk olarak karşılık veren Hulkbuster’ı dağa mühürlüyor. Ardından Steve Rogers ve T’Challa’yı ‘ayağımın altından çekilin’ der gibi kenara fırlatıyor. Devamında Sam, Thanos’un ayağına seriliyor. O arada Vision, hiç olmadığı kadar insancıl bir ruh haliyle Wanda’ya gerekeni yapmasını söylüyor. Wanda ise belki de çok uzun süre unutamayacağı bir travmayı gerçekleştiriyor. Bu sırada Thanos, arka planda akan duygusal müzik eşliğinde Avengers ekibini yere seriyor. Epik ve duygusal.
Steve Rogers pes etmenin nasıl bir şey olduğunu bilmeyen birisi. Burada da bunu gösteriyor bizlere. Elinde evrenin en güçlü silahını barındıran, Gauntlet’siz bile birçok varlıktan daha güçlü olan Thanos’un karşısına dikiliyor ama bu çabası yetersiz kalıyor. Thanos’un tek yumruğu ile toprağı öpüyor kendisi. ‘Steve Rogers’ın gözünde Ruh Taşı var!’ diye çıldıran herkes üzülmüş olsa gerek.
Ve Thanos, Vision’ı Zaman Taşı’nı kullanarak canlandırıyor ve kafasından sinek alır gibi Zihin Taşı’nı söküp alıyor. Thor’un intikam dolu tavırları bu durumu farketmiyor ve;
Evrenin yarısı kül olup gidiyor. Geriye ise ne yapacağını bilmeyen çaresiz bir avuç Avenger ve şok olan bizler kalıyor. Film, Thanos’un yorgun ama mutlu gülümsemesi ile sona eriyor.
Avengers Infinity War, iki stüdyo dahisinin elinden çıkan ve her noktası güçlü, temiz ve net olan bir çizgi roman filmi. Aynı zamanda 10 yılın finaline doğru atılmış sağlam bir adım.
Comments