top of page
Yazarın fotoğrafıFantastik Cadde

İnceleme: Secret Empire #10 – Final!

Ve büyük gün geldi. Her güzel şeyin hatta kötü şeylerin bile nasıl sonu oluyorsa Secret Empire da miladını doldurdu ve dün yayınlanan 10. sayısıyla veda etti. Tabii çizgi roman evreninde vedaların uzun süreli olmadığını biliyorsunuz. Kahramanlarımız yakın zamanda Generations serileriyle tekrar karşımıza çıkacaklar. Bu sayılara dair heyecanımı ve merakımı başka bir yazıya saklıyorum ve Secret Empire’ın sonlanması ile hissettiğim hüzünden bahsetmek istiyorum. Başından beri yolumdan ayrılmadan takip ettiğim ve hafta hafta çıkacak sayıyı beklediğimden olsa gerek bitince bir boşluk hissi oluştu. Tabi o boşluğu hemen yeni sulara yelken açma heyecanı doldurdu fakat rahatlıkla söyleyebilirim: Secret Empire çoğunlukla güzel ilerleyen yolculuğunu benim için güzelce de bitirdi. Son sayı diye çenem düştü yine, o yüzden ben bir an önce hikayeye başlayayım.


Geçen sayının sonunda farklı görünüşüyle karşımıza çıkan Captain America ile açıyoruz sayıyı. Iron Man’in zırhına benzer görüntüsü bizler gibi kahramanlarımızı da şaşırtıyor. Steve yine bir yüzbaşı edasından hiçbir şey kaybetmemiş halde Hydra’nın dünyayı nasıl daha güçlü ve iyi bir hale getireceğini anlatıyor. Fakat önce Logan ardından Carol savaş zamanının tam da şu an olduğunu söylüyor ve Natasha için Hawkeye’ın dilinden o sözler dökülüyor: AVENGERS ASSEMBLE!

1.jpg

Ve bütün güçleriyle Avengers saldırmaya başlıyor. Bütün o yığılmalara, yumruklara, pençelere rağmen Steve de bir çizik bile oluşturamıyorlar. Bir tanrının gücüyle atan kalbi öfkesiyle birleşiyor ve yere tek bir yumruk darbesiyle Steve hepsini deviriyor.

Tam bu sırada hepsinin anılarını Hydra’nın yapmış olduğu mutant devrimleri, uzay araştırmaları, yıkım alanlarını yeniden inşa etmiş görüntüler ile dolduruyor. Mükemmele yakın görüntüye gururla bakarken karşısına son küp parçası ile Sam çıkıyor. Büyük bir heyecanla Sam’in karşılığını beklerken Sam dizlerin üstüne çöküyor ve ağzından o söz çıkıyor:


HAIL HYDRA!

Daha fazla kayıp yaşamamak adına küpü ve kalkanını teslim ettikten sonra Steve küp parçasını kendi göğsündeki ile birleştiriyor. Kozmik küpün bütün gücüne ulaşmayı beklerken birden hepsi gidiyor ve ortaya birden Ant-Man çıkıyor. Steve tam ona kızacakken Scott kendisinin sadece Bucky’nin şoförü olduğunu söylüyor ve mavi ışıklar arasında Bucky Barnes’ı görüyoruz.


Bu andan daha öncesine Sam’in parçayı teslim ettiği ana gittiğimizde Scott’ın Bucky ile küçülüp Kobik’in içine doğru gittiklerini görüyoruz. Scott’ın da söylediği gibi yolun yarısından sonra Bucky’nin tek başına ilerlediğini görüyoruz.


Olan biteni daha iyi anlamamız için günler öncesine bakıyoruz. Sam, Bucky, Tony ve Clint bu plan üzerine konuşuyorlar. Fikrin sahibi Bucky küpün aslında Kobik olduğunu ve yine de küçük korkmuş bir kız çocuğu olduğunu söylüyor. Hatta çok güçlü ve gerçek Steve’in hafızasına sahip bir kız. Eğer her ikisi de oradaysa Bucky onlara ulaşabileceğini söylüyor.


Ve böylece Kobik’in zihnine geçiyoruz. Steve korkutup kaçırdığı Kobik’i saklanmış şekilde buluyor. Dehşete kapılmış olduğu her halinden belli olan Kobik korkunç Hydra’dan burada saklanabileceklerini anlatıyor. Steve ise bunun hiçbir şekilde işe yaramayacağını tek çaresinin ayağa kalkıp savaşmak olduğunu, isterse de ona bu konuda yardım edebileceğini söylüyor. İşte tam bu sırada adının çağrıldığını duyuyor Steve. Ve karşımızda bir taraftan 2.Dünya Savaşı’ndan görüntülerin de eşlik ettiği bir şekilde Bucky’i onlara doğru el uzatırken görüyoruz.


Bu duygu yüklü sahneler yerini bu sefer öfke dolu Captain America sahnelerine bırakıyor. Bucky’e sinirle bağırırken bu sefer ortaya Kobik çıkıyor. Cap’in inşa ettiği bütün dünyayı bir anda eski haline dönüştüren Kobik yanında her şeyin kaderini belirleyecek kişiyi, herkesin önünde duracak şampiyonu Captain America’yı getiriyor.

RCO023.jpg

Hydra Supreme Leader’i Captain America ve Avengers şampiyonu Captain America karşı karşıya. Sahneyi hayal edebiliyor musunuz? Ufak karşılama sözleri, suçlamaların ardından kalkanlar kalkıyor ve bir insana ait ruh ile kalp savaşmaya başlıyor. Aynı savaş hamlelerine, aynı yenilmez dirence sahip mükemmel bir karşılaşma. Bütün dünyanın izlediği sonu hiç gelmeyecekmiş hissi veren bir karşılaşma. Şampiyonumuzun mücadelesi herkese böyle bir kötülük karşında ne yapabileceğimizi hatırlatıyor. Ayağa kalkarsınız ve savaşırsınız. Sonra tekrar ayağa kalkar ve tekrar savaşırsınız. Ta ki artık ayağa kalkamayana dek.


Artık kalkamayana kadar savaşan iki Steve de yakınlarındaki Thor’un çekicini görürler. Hydra’nın kandırmasıyla çekici en güçlünün kaldıracağına inanmış Supreme Leader çekice doğru hamle yapar fakat yerinden bir gram bile oynatamaz. Gerçeği kendi gözleriyle de görmenin şaşkınlığı, hüznü ve hırsını yaşarken onu en çok hak edenin kaldırabileceğini yazan doğru çekici Steve kaldırır ve Hydra Cap’ine saldırır. Böylece Supreme Leader bir daha kalkamayacak şekilde yenilir.


Tony’e, diğerlerine özür dilemek üzereyken Tony her şeyi bildiklerini, geri dönmesine sevindiklerini söyler. Bu sırada Sam kalkanı asıl sahibine teslim ederken Cap de çekici sahibi Jane Foster’a fırlatır.


Savaş kazanılmış, imkansız olan umudun sayesinde başarılmıştır. Burada devreye Kobik girer ve yanlış yaptığı her şeyi düzeltmek üzere işe koyulur. El konulan ve değiştirilen geçmişi düzeltir fakat yaraları ve hasarları bir hatırlatıcı olarak aynı şekilde bırakır. Aynı şeyleri bir daha yaşamamak için bir hatırlatıcı. Ve gelecek için, ayakta kalanlar için bir hediye bırakır: bir ufuk noktası.

RCO034 (1).jpg

Son söz olarak hikaye bize haftalar sonra yaşananları gösterir. Hayat normale dönmüş, yıkılanlar yeniden inşa edilmiş ve yasını tutamadıklarımızı son yolculuklarına uğurlamışızdır. İçten içe bildiğimiz şey ise her şeyin eskisi gibi olmadığıdır.


En sonunda hazırlık sayısının başında gördüğümüz Brian ve Jason kardeşleri tekrar birbirlerine kavuşurken görürüz. Herşey eskisi gibi görünse de biliriz ki sona yaklaştığımız o saatler her zaman kulaklarımıza fısıldayacak ve muhtemelen bu hikayenin sonu olmayacak. Tekrar savaşıp tekrar kaybedeceğiz fakat hiçbir zaman umudu kaybetmeyeceğiz.


Gördüğünüz gibi Secret Empire finali yoğun dolu dolu bir sayı ile yaptı. Tam bir sıralamaya koymadım fakat yayınlanan tam 11 sayıdan kesinlikle ilk 3’e girecek bir sayıydı. Benim için en büyük özelliği okuyucuyu içine çekme yeteneğiydi. Bu sayıya kendimi o kadar çok yerleştirdim ki sanki Sam küpü verirken Tony’nin arkasında dikiliyor ya da bütün o insanlar gibi televizyondan Cap’lerin çarpışmasını izliyordum. Hatta en sondaki bütün kahramanların dikildiği sahnede benim de göğsüm dik başım yukarıda geleceği temsil eden ileriye doğru baktığımı söyleyebilirim. İşte bu yüzden Secret Empire #10 çok iyi bir sayıydı.


Sindire sindire gidersek, çakma Tony zırhlı Cap ve yaptığı konuşma ne kadar kötü olsan da bir yerlerinde Steve var dedirtecek cinstendi. Sayının bütün çizimleri çok iyiydi fakat bazı yerleri sırası geldiğinde özellikle belirteceğim. Burada da bütün Avengers’ın hatta X-Men’in Captain’a saldırdığı sahne çok iyi gösterilmişti. Kalkanın ardında çaresiz savrulan pençeler yumruklar sizi yavaş yavaş içine çeken sayının ilk adımlarıydı.


Tanrının gücüyle yere vurulan bir yumruğun hepsini dağıtması abartılı ama son sayı için uygun bulunabilecek bir hamleydi. Dünya’yı yeniden inşa edip sonrada çizdiği resme gururla bakan Steve yüzümde ufak bir tebessüm ile neden Steve’i sevdiğimi hatırlattı bana. Steve’in o her şeyi mükemmel yapma çabası ve durup bununla da bir baba edasıyla gurur duyma huyu tam bir yüzbaşı olduğunu gösteriyor bana. Kötü hali bile aynı havalarda. Zaten Secret Empire’da en sevdiğim şeylerden biri buydu. Hydra lideri bir Cap ama hala Steve. Bunu event bize ara ara çok güzel gösterdi. Bu sahne de onlardan biri bence.


Gerçekliğe döndüğüm sahne, Sam’in küpü verdiği sahne oldu. Burada artık tüm sayılarda alışmış olduğum ‘bakalım şimdi ne olacak?’ dedim yeniden. Gerçi bütün okuyucular öyle düşünmüştür, zira son sayı ve artık bir şeylerin olmasını bekliyoruz. Çizime saygı belirtme anı geldi: yine Cap’in Thanos ile karşı karşıya durduğu sahneyi buraya yerleştirmek harika bir gönderme.


Derken Bucky’nin geldiğini gördük. Burada klasik fakat benim sevdiğim bir anlatım yöntemi olan daha da öncesi gitmeyi, yani geriye doğru anlatımı kullanmışlar. Bucky’nin Kobik’e inanacak kadar güvenmesi, pek de beklediğim bir şey değildi ama sonrasında yapacakları sahneler ile bu kısmı sevmiş oldum.


İlk sayının sonunda gördüğüm Steve’in bu tarafa geri dönüşünü 9 sayıdır bekliyorduk fakat nasıl gerçekleşeceği konusunda benim çok fazla tahminim olmuştu. Okumuşsanız diğer incelemeleri birkaç yerde bu şekilde geri dönecek Steve demiştim. Hikaye şaşırtmadı bizi son sayıda Steve’i kurtardı fakat bunu yapış şekli çok tatmin ediciydi. Bucky’nin uzattığı el ile tıpkı yıllar öncesinde Steve’in uzattığı gibi onu diğer tarafa çekmesi Bucky ve Steve’in hak ettiği bir olaydı. Çok yakıştı ikisine ve bunu çizdikleri sahne; o ulvi hava veren çizimle uçak, Bucky’nin düşmesi, o zaman olmamıştı fakat burada tutabilmesinin resmedilişi benim için bu sayının en güzel anlarından biriydi.


Ve büyük karşılaşma: Captain America vs. Captain America. İlk sayıda neden Cap kötü olmak zorunda diye isyan etmiştim bir Team Cap olarak. Fakat ona yazılmış bu son biz hayranların kesinlikle gönlünü aldı. Cap’i yine kendisini yendi. Bu aslında yine beklenen bir şeydi diğer Steve’i gördüğümüzden beri. Benim hayran kaldığım nokta bunu gösterme tarzları. Çok bariz olan bir olayı mükemmele taşımaları tamamen yazdıkları senaryoya, diyaloglara, çizimlere bağlıydı. Ve bunu tüm içtenliğimle söylüyorum; kesinlikle başardınız Nick Spencer ve tüm çizerler. Birbirlerine baktıkları anlar, söyledikleri sözler çok iyi hazırlanmış. Asıl sonrasında gelen savaş. Birbirlerine yaptıkları hamleler bu sırada geçen arka anlatımla çok uymuş. Kalkanın bile sanki o da hangi tarafa ait olduğunu anlamamış gibi bir o elden bir diğerine geçişi sırasıyla yapılan hamlelere karşı ikisinin de devrilmemesini izlemek müthişti.


En sonunda ikisi de artık kalkamazken doğruyu Thor’un çekici belirledi. Burası kendisinin yanlış olduğuna hiçbir şekilde inanmayacak olan Supreme Leader için akıllıca yapılmış bence. Sadece ben kahramanların özelliklerinin onlarda kalmasını seven biriyim, bu yüzden çekici başka birinin de kaldırmasını çok sevemedim. Ama günümüz çizgi roman hikayelerinde artık böyle şeyler aşılmaya başladı o yüzden eleştirmek haksızlık olur. Ben geri kafalı halimle buraya takılmayıp devam ediyorum.


Sonrasında yine arka anlatımla okuması çok zevkli Kobik’in her şeyi düzeltmesini gördük. Burada çok şaşırdım, kayıpları ders olması adına aynı şekilde bıraktılar. Gerçek anlamda Natasha Romanov öldü demek bu. Gerçi hala şu Generations hikayelerinde bekliyorum ben kendisini ama bu şekilde Secret Empire etkileyici oldu orası ayrı. Anlatımı burada sevdim demiştim değil mi? Çünkü tekrar o kahramanları dimdik görüp kenarda da “Earth’s Mightiest Heroes” u okumak çok güzeldi. Burada bizlere kapak resmi veren çizere de teşekkür etmek lazım.


Son söz olarak her şeyin düzeldiği gösterirken Natasha’nın cenazesinden görüntü duygulandırmadı desem yalan olur. Secret Empire başladığı gibi McAllister kardeşler ile bitti. Eski günlerin geri gelmesinin yanında, yine aynı şeyleri göreceğimizin, hatta her zaman göreceğimizin mesajı da verildi. Ama her daim aynı kalacak şey, serinin her yerinde kokusunu alabileceğimiz inanç.

CADDE NOTU: 7,5/10


Bu uzun yolculukta Secret Empire bana kesinlike güzel saatler yaşattı, son vuruşunu da iyi yaptı. Şimdi tıpkı kahramanlar gibi biz de yeni hikayelere doğru yol alacağız. O zaman tekrar görüşmek üzere.

Comments


bottom of page