WildStorm Comics, 1992 yılında çizer Jim Lee’nin kurduğu bir çizgi roman şirketi. Haliyle kendine ait evreni ve belli başlı ikonik karakterleri de mevcut. Wildstorm Comics, ilk olarak Image Comics bünyesinde yer alsa da DC Comics, Wildstorm’u 1998 yılında satın aldı ve 2011’de New 52 döneminin başlangıcıyla birlikte evrene tam anlamıyla dahil etti.
Michael Cray namıdiğer Deathblow, bu evrende hayatını devam ettiren bir asker. İlk olarak devlet adına çalışsa da şu sıralar kendi yolunu çizmiş durumda. Bizde bu yıl sevilen serilerden olan The Wild Storm: Michael Cray’i çok fazla spoiler vermeden inceleyelim dedik. Michael Cray hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenler için buraya link bırakıyorum.
Serinin yazarlığını Bryan Hill yaparken çizim ve renklendirme Steven Harris ve Dexter Vines ikilisine ait.
Aynı zamanda Bryan Hill, bu yıl içerisinde başlayacak olan Titans dizisinin de senaristi.
Hikaye Rebirth Değil, Alternatif Bir Evrende Geçiyor
Hikayemiz San Francisco’da başlıyor. Sayı Michael’ın çocukluk döneminden bir flashback ile devam ediyor. Michael’ın babasını görüyoruz, ikili arasındaki etkileşim önümüzdeki sayılarda daha fazla işlenecek gibi duruyor. Michael babasını 7 senedir görmüyor. Ta ki bu seriye kadar.
Michael’ı görevini bitirdikten sonra ofise girerken görüyoruz.
Ardından hikaye adına ilk heyecan verici olay yaşanıyor. Michael’ın patronu Trelane, Oliver Queen’i öldürmesini istiyor. Tabii Michael bunu hemen kabul etmiyor ve doğal olarak sebebini öğrenmek istiyor. Trelane ise Oliver Queen’in şehre zarar verdiğini söylüyor. Aynı zamanda Oliver Queen başkanlığa aday ve çok popüler bir durumda.
Bu hikayede gördüğümüz Green Arrow tip olarak ‘Year One’ hikayesini anımsatıyor ve seride yer alan birçok sürpriz karakter gibi Oliver’ın da iyi niyetli birisi olduğunu söylemek zor. Orman içerisine inşa ettirdiği ve ‘tapınak’ adını verdiği bir tesis var. Burada kendisini zor koşullara karşı test ediyor ve hayatta kalabildiğini kanıtlamaya çalışıyor. Ada psikolojisini henüz üzerinden atamamış bir Green Arrow görüyoruz. İşin kötüsü sadece kendisinin değil başka insanların da bu şartlar altında hayatta kalmasını istiyor ve onların peşine düşüp öldürmeye çalışıyor bu psikopat. Ve bunun için genellikle gazi olmuş eski askerleri tercih ediyor. Bunların hepsini Trelane’in anlatımı ile okuyoruz ve Michael doğal olarak kanıt istiyor. İkili arasında güven probleminin olduğu açık. En azından Michael için bu geçerli.
Serinin genel olarak hikaye anlatımı dışında başarılı olduğu noktalardan birisi de birçok karakteri, temeli sağlam diyaloglar ve akılda yer edecek aksiyon panelleri ile akıcı bir şekilde sunması. Okurken içimizi sıkmayan, merak uyandıran bir hikaye var ama neler olup biteceğini öngörmek için dahi olmaya da gerek yok. Seride her hikaye gibi belli başlı klişeler de yer alıyor. Biraz Hollywood esintileri hissediyorsunuz.
DC evreninde ön planda olan birçok karakterin Michael ile girdiği etkileşim okuması güzel anları doğuruyor. Hikayenin gideceği nokta birçok sürpriz gelişmeyi doğuracak. The Wild Storm: Michael Cray serisine bir şans verin.
Comments