Warner Bros’un Netflix, Amazon ve Hulu gibi platformlara rakip olarak duyurduğu ve tamamı DC Comics içeriğine ayrılmış olan DC Universe servisinin yayınladığı ilk dizi Titans, geçtiğimiz yayın hayatına başladı. DC Universe platformu henüz Amerika Birleşik Devletleri dışında resmi olarak faaliyetlerine başlamadığı için dizinin dünya distribütörlüğü Netflix’e satılmış durumda.
İlk 2 bölümü kapsayan spoiler dolu yazıdan önce, bahsetmemin şart olduğunu düşündüğüm bir soruna değinmek istiyorum.
Teen Titans’ın Yaratıcı İsimlerine Yer Verilmemiş
İlk okuduğunuzda size herhangi bir şey ifade etmemiş olabilir ancak bu cümle sektörün en büyük sorunlarından birinin devam ettiğini gözler önüne seriyor.
Batman’in eş yaratıcısı Bill Finger’ın DC Comics tarafından yıllarca görmezden gelindiği bilinen bir gerçek. Ancak yıllar süren telif davaları sonucunda Batman v Superman filmi ile hak ettiği yeri edindi usta isim. Bilinen diğer bir örnek ise Stan Lee’nin Captain America’nın yaratıcıları Simon/Kirby’nin yerine karakterin yaratıcı ismi olarak 1984 yılında çıkan Captain America filminden 2011 yılındaki The First Avenger’a kadar isminin ön planda olması. Film protesto edildikten sonra Simon/Kirby ikilisi hak ettikleri yeri ediniyor.
Peki, kim Kane/Finger’ın (Finger ailesi Robin’in telifini de almışlardı) Haney ve Premiani’nin (Teen Titans’ın isim yaratıcıları) ile Wolfman/Perez’e (Starfire ve Raven) hak ettikleri değerin gösterilmemesine tepki koyacak? Küçük bir kesim dışında hiç kimse.
Yazılar, önemli bir saygı duruşu olsa da ekranda akan görüntülerden ibaret. Aslında en doğru saygı duruşu eserin kaynak materyaline ne kadar sadık kaldığı ve çok daha önemlisi onu olumlu anlamda ne kadar etkilediğidir. Titans dizisi için bundan da bahsetmek mümkün değil. En azından şimdilik.
Dizinin Derdi Çizgi Roman Değil
DC Comics’in büyük ve küçük ekrandaki son 10 yılı, markaya ait bazı yanlış anlaşılmalara yol açtı. Burun kıvrılan diziler ve Zack Snyder’ın başında olduğu DC Sinematik Evreni ile Warner/DC Comics markası hak ettiği bir başarısızlığa uğradı ve karanlık damgasıyla baş başa kaldı. Neredeyse her türden esere sahip olan bir markaya böyle bir damganın yapışması üzücü. Özellikle de merkezdeki karakterin, eline herhangi bir Superman çizgi romanı alan her okuyucuya umut aşılayan kızıl donlu dostumuz olduğu düşünülünce.
Teen Titans, bir grup gencin bir araya gelişini, yaşadıkları olayların ardından aile olma sürecini ve kendi kimliklerini keşfetme hikayesini olabilecek en umut dolu ve renkli tonda anlatan bir konsept. Yaşadıkları sorunlara rağmen her zaman yüzlerindeki gülümsemeyi kaybetmemeleri bu grubu özel kılan ana unsur. Dizide ise bunun tam tersini görüyoruz. Dizi kaynak materyali farklı yorumlamak istiyor ve bunda başarısız oluyor.
Durun bakalım… Dizinin yapımcılarından biri sinematik evrenin DC Comics’e ne kadar zıt kaçtığını üstüne basa basa söyleyen usta yazar Geoff Johns değil mi? Tam olarak değil. Geoff Johns, dizinin yapım sürecinde çok fazla yer almadı ve sadece bir bölümünü yazdı. Bu aşamada ismi dizide daha çok reklam amaçlı yer alıyor. Hiçbir DC Comics okurunu da son 20 senede inanılmaz işler çıkaran bu adamın böyle bir dizinin ana parçası olduğuna ikna edemezler. Daha önce olduğu gibi bütün suçu Geoff Johns’un üzerine atmak doğru olmaz.
Dizinin, Zack Snyder’ın etkilediği kitleye hitap ettiği açık. Ekranda olan biteni görmeyi zorlaştıran renk filtresi ve tercih edilen gereksiz vahşet bunlara örnek. Makinist filminin yönetmeni Brad Anderson ile görüntü yönetmeni Boris Mojsovski farkını ortaya koyamıyor. Tercih edilen müzikler ise depresif bir havaya sahip. Dizi sanat yönetiminde sınıfta kalıyor.
Aksiyon sahneleri özensiz kurgulanmış. Önlerinde duran Robin’e rağmen ‘gel bizi döv’ dermişcesine dikilen figüranların alaycı sözleri çok ucuz kaçıyor. Tek çöp kovası ile iki kişinin bayılması ise çok mantıklı (!) bir kurgu. Hawk, Dove ve Robin’in aksiyonunda sürekli değişen kamera açıları gözünüzü yorabilir.
Dick Grayson
Brenton Thwaites görünüş olarak karizmatik bir Richard Grayson ve iyi de rol kesiyor fakat ekranda alt metni 2 cümleden ibaret olan bir karakter görüyoruz. Ailesini kaybettiği sahnenin Rachel üzerinden gösterilişi dramatik olarak bir etki bırakmıyor üzerimizde.
Dick Grayson, özel bir karakter. Benim gelişimini en uzun süre takip ettiğim çizgi roman karakteri bile diyebilirim. Haliyle gördüğümüz Robin’in yazılışındaki hata gözüme çarpıyor. Dick, Bruce Wayne’in yöntemlerini yanlış bulduğu için ayrılıyor ve Detroit’e geliyor. En azından karaktere yazılan 3-5 replikten anladığımız bu. Devamında Robin’in seçtiği yöntemin Batman’den daha iyi olmadığını görüyoruz. Robin bir katil ve bunun tek açıklaması Robin’in çok fazla Batman’e benzemeye başlaması. Nasıl yani, Batman düşmanlarının boynunu kırmak yerine koparıyor mu? Tembel yazarlık.
Havada uçuşan kanları izlemek ve kırılan kemiklerin seslerini duymak Dick Grayson’ı tanıyan her okuyucu için eminim rahatsız edici olmuştur. Yazılan ‘F*ck Batman’ repliği ise herhangi bir alt metni olmayan ve ustasına her zaman saygı duyan Dick Grayson’a yakışmayan bir replik. Okuyucuya bunları satamazsın. Zaten amaç da o değil.
Koriand’r
Anna Diop’un ten rengini eleştirmek istiyorsanız bu yazıyı okumanızın size bir şey katacağına inanmıyorum. Starfire, turuncu tenli bir uzaylı ve kendisini oynaması için turuncu tenli bir oyuncu bulamayacaklarını düşünecek olursanız oyuncunun ten renginin herhangi bir anlamı olmayacağını fark edeceksiniz. Anna Diop’un iyi bir kostüm ve doğru yazılmış bir karakter ile ortaya iyi bir iş çıkarabileceğini düşünüyorum.
Anna Diop’un Starfire portresine yöneltilen yorumlarda belli oranda ırkçılık seziyorum. ‘Belli oranda’ dememin nedeni de genelleme yapmak istemiyor olmam çünkü karakterizasyonu bu kadar kötü uyarlanmış bir karakterin sadece dış görünüşünün konuşulmasını doğru bulmuyorum. Anna Diop, seçmelere katılan ve seçilen bir oyuncu sadece. Evet, eleştirmek istediğimiz noktalar olabilir fakat bunun muhatabı Anna Diop’un oyunculuğu olmalı. Kori, hafızasının yanı sıra vicdanını da kaybetmiş gibi görünüyor. Güçlerindeki değişiklik sonrası prensesimiz milleti küle çevirebiliyor artık. İşin çirkin kısmı Kori bu durumdan haz alıyor. Diğer karakterler gibi Starfire da genel izleyiciye tanıtılmıyor.
Raven
Rachel üzerinden giden hikaye örgüsünü başarılı bulduğumu söyleyebilirim. En azından dizide sıfırdan verilen tek karakter kendisi. Marv Wolfman’in Raven’a yazdığı köken öyküsünün yeni bir uyarlamasını izliyoruz. Wolfman’ın Titans’ında Raven’ın annesi ve Trigon devreye girdiğinde hikaye çok farklı yerlere gelmişti. Dizi bu yola girer mi birlikte göreceğiz. Dizi çıkış noktası olarak Rachel’ı kullansa da başarılı bir anlatıma sahip değil. Dizinin karakterleri tanıtmak gibi bir derdi yok.
Dizinin genelinde hakim olan belirsizlik ana kötü konusunda da kendini gösteriyor. Nuclear Family (Çekirdek Aile) adındaki psikopat bir ailenin gelen telefon sonrası Rachel’ın peşine düştüğünü görüyoruz. Bunun neden ve kimin isteği doğrultusunda gerçekleştiği ise açıklanmıyor. Haliyle, izlediğimiz kuru bir kovalamacadan öteye geçemiyor.
İlk bölümleriyle Titans dizisi amacı hikaye anlatmak olmayan, akıcılıktan ve özgünlükten çok uzak ve doğruların yanlışların altında çırpındığı bir dizi. Daha iyi olması ve bizi mutlu etmesi dileğiyle.
Comments